29 Mayıs 2012 Salı

YUSUF VE ÇİÇEK

Merhabalar, Uzun zaman oldu ki birlikte olamadık. Bu zaman içerisinde oldukça fazla gelişme yaşadık. Ben babası olarak Hamza ile bizim dikkatsizliğimiz belediyeninde tedbirsizliği sonucu ufak bir kaza geçirdik. Kaza onucu kucağımdan benle beraber düşen Hamzanın köprücük kemiği çatlamıştı. Benimse bir kaç yerimde sıyrıklar ve kolumda derin yaralar meydana geldi. Davut hızlı birşekilde büyüyor. Ben ona cam göz ve sırıtık diyorum... Biliyorum sırıtık kulağa pek hoş gelmiyor. Güleryüz demek daha doğru olabilir fakat sırıtık daha bi yaramazca sanki. Konuşsan gülüyor Davut, sanki kollarını açıp kucağına uçmak için fırsat kolluyor. Allah'tan kanatları yok. Ama kucaktan iner inmez yaygarayı kopartıyor. Dışardan duyanlar bu çocuğa bişi yapıyorlar yada çimdikliyorlar, canını yakıyorlar öyle bi çığlık ve ağlama anlayacağınız... Hamzanın nev'i şahsına münhasır, efelenen, sertlenen, kızan, köpüren, restleşen bir yapısı var. Yemek sorunumuz devam ediyor. Birisi yedirirse ne ala, beyfendi başarmasına rağmen kendi kendine yeme konusunda oldukça isteksiz. Ancak tavukta böyle bir sorun yaşamıyor. Tavuğu alıyor eline Erol Taş kadar olmasa da bir but iki but götürüyor. Akılı ve zarif. Bir şey alırsa ağabeyinede alır, diğerlerine ise alıp alınmayacağını, isteyip istemediklerini sorar. Yusufsa daha bir gözü açık, daha bi hareketli ve sosyalleşti okul süresince, kendi fikirlerini açıkça söyleyebilen, kendine göre espri anlayışları, mimikler ve deyimler geliştiren bir çocuk oluyor. Ders konusunda bir sıkıntımız yok çok şükür. Yazısı sümer yazısı gibi, sümerler çivi ile yusuftan daha okunaklı yazarlar. Ama bu yaşta pek önemli olmadığını düşünüyorum. Matematikten nefret eden biri olarak matematik seven bir oğlumun olması oldukça sevindirici. Nedenide daha doğrusu Yusuf'un gerekçesi ise basit. Matematikte yazı yazma sıkıntısı... :) Son olarak bir sabah her beraber kaldığımız ilçenin yakınlarında bir gölet var. Kahvaltı için oraya pikniğe gitmiştik. Yusuf orada annesine çiçek toplamış. Benimde aklıma peşpeşe resimler çekip birleştirmek geldi. Ancak sanırım pek bi amatörce olmuş :) Beğeninize sunarak huzurlarınızdan ayrılıyorum... Herşey gönlümüzce olsun...

20 Mayıs 2012 Pazar

REGAİP KANDİLİ

Receb’in ilk cuma gecesine Regaib gecesi denir. Bu geceye Regaib gecesi ismini melekler vermişlerdir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince daha kıymetli oluyor. Allahü teâlâ bu gecede müminlere ragibetler [ihsanlar ikramlar] yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua kabul olur namaz oruç sadaka gibi ibadetlere sayısız sevaplar verilir. Regaib gecesini ibadetle geçirmeli kazası olan hiç değilse bir günlük kaza namazı kılmalı! Kazası olmayan da nafile namaz kılar Kur’an-ı kerim okur tesbih çeker tövbe istiğfar eder. Perşembe günü oruç tutup gecesini de ihya etmek çok sevaptır. Receb ayında oruç tutmak faziletlidir. Peygamberimiz (a.s.m)’ ın Ramazan ayından sonra en çok oruç tuttuğu ay Receb ayıdır. Bu Receb ayında oruç tutmanın muazzam muhteşem sevabları var. Bir de bu ayda sevablar kulların defterlerinin sevab hanelerine bol bol dökülmesi dolayısıyla da recebül esabb denmiştir. Yâni sevabların bol bol şarı şarıl gürül gürül döküldüğü ay demek... Sabbe Arapçada dökmek demek... Nehrin de böyle dağlardan çağlayarak şaldur şuldur akıp da döküldüğü yere münsab derler; o da aynı kökten... Receb-ül esabb; Allah'ın rahmetinin cûşa gelip ikram ü ihsanâtının şarıl şarıl güldür güldür kullara geldiği ay demektir. Arifler ve din alimleri kitaplarında yazmışlar ki bu ay ekim ekme ziraat ayıdır. Sevaplı işler oruç tutmak tevbe etmek vs. güzel şeyler yapılır. Bir mahsulün ekilmesi gibi ziraat ekim ayıdır. Şa'ban bakım ayıdır. Ramazan biçim ayıdır yâni mahsulün alındığı aydır demişler. Demek ki Receb ayı bizi Ramazan ayına hazırlayan bir mevsimin ilk adımı olmuş oluyor. Onun için "Receb ayı tevbe ayıdır." demişler. Yâni kul ne yapacak?.. "Yâ Rabbi! Ben anlayamamışım hatâ etmişim bilememişim suçluyum kusurluyum; beni affet..." diyerek hatâsını itiraf edip hatâsından dönerek Cenâb-ı Hakk'ın yoluna girecek.

17 Mayıs 2012 Perşembe

AYET_HADİS_DUA_VECİZE

RESİMLİ YAZILAR_ÖĞÜTLER

BANDAJ

(Bilenler bilir. Bir gün bir haber verdiler, önce gazetelerde, sonra televizyonlarda... Duyanların kanını donduran bir haber... Yeni doğan yavrusunu bir çöp bidonuna bırakan anne, ne yazık ki bununla da yetinmemişti.) Bir hata yaptığını biliyorum. "Keşke yapmasaydın!" demek elimde değil. Zaten elimden bir şey gelmiyor ki... Parmaklarım küçücük, hemde çok güçsüz. Bir şey tutamıyorum. Ağzımı açmakta zorlansam bile, çok şükür ki gözlerimle konuşuyorum. "Karnın acıktığında, annen seni doyurur, süt verir" demişlerdi, beni çabucak büyüten, kuvvetlendiren... Şimdi soruyorum sana: Neden vermedin? Anneler yavrularını sevip öpermiş. Neden öpmedin? Bir yanımda sen, diğer yanımda babam duracakmış, öyle demişlerdi. Hiç olmazsa sen anne! Neden durmadın? Yumuşacık bir yatakta uyumayı beklerken, beni bir çöp bidonuna fırlatıverdin. Kollarında ısınmayı hayal ederken, kışın en soğuk gününde çıplak bıraktın. Buna rağmen seni affediyorum. Hepsine razıydım ama ağzımı neden bantladın bilemiyorum. Emin ol bağırmazdım, zaten gücüm yetmezdi. Yaptığın hatayı kimseye anlatmazdım. Bir açsaydın ağzımı, dudaklarımdan sökseydin o siyah bandı, sadece bir şey söylemek isterdim sana: "Seni seviyorum anne! Beni terk etsen bile, beni öldürsen bile seviyorum!" Cüneyd Suavi