29 Şubat 2012 Çarşamba

HAYIRLI SABAHLAR

FİNCAN TAKIMI



Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldılar:

-"Eski gazeteniz var mı bayan?"

Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi.

-"İçeri girin de, size kakao yapayım" dedim.

Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel, ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri.

Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işlerimi yapmaya koyuldum. fakat oturma odasındaki sessizlik dikkatimi çekti bir an ve başımı uzattım içeriye. Küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu... Erkek çocuğu bana döndü;

-"Bayan, siz zengin misiniz?" diye sordu.

-Zengin mi? "Yo hayır!" diye yanıtlarken çocuğu, gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı.

Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve;

-"Sizin fincanlarınız, fincan tabaklarınız takım" dedi.

Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa.

Teşekkür bile etmemişlerdi ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı. Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı. Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler, başımızı sokacak bir evimiz vardı, bir eşim vardı ve eşimin de bir işi... Bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi bir uyum içindeydi.

Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların sandaletlerinin çamur izleri,halının üzerindeydi halâ. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de.

Olur unutuveririm ne denli zengin olduğumu...

HAYIRL SABAHLAR

14 Şubat 2012 Salı

MİKAİL - BİR GÜN

Arkadaşlar yeni klip hazırladığımız Mikail'in çok güzel bir parçasını sizlerle paylaşmak istiyoruz...

10 Şubat 2012 Cuma

ANTİKA - İYİLİK



Genç adam, antika merakı sebebiyle Anadolu’nun en ücra köşelerini dolaşıyor ve gözüne kestirdiği malları yok pahasına satın alarak yolunu buluyordu. Kış kıyamet demeden sürdürdüğü seyahatler sırasında başına gelmeyen kalmamış gibiydi. Fakat bu seferki hepsinden farklı görünüyordu. Yolları kapatan kar yüzünden arabasını terketmiş ve yoğun tipi altında donmak üzereyken, bir ihtiyar tarafından bulunup onun kulübesine davet edilmişti. Yaşlı adam, antikacının yürümesine yardım ederken: “günlerdir hasta olduğumdan, odun kesmek için ilk defa dışarıya çıktım, dedi.meğer seni bulmak için iyileşmişim.”
Diz boyu varan karla boğuşup kulübeye geldiklerinde, antikacının beyaz göre göre donuklaşan gözleri faltaşı gibi açıldı. Odanın orta yerindeki kuzinenin etrafını saran iki-üç iskemle, onun şimdiye kadar gördüğü en güzel antikalar olmalıydı. Saatlerdir kar içinde kalan vücudu bir anda ısınmış, buzları bir türlü çözülmeyen patlıcan moru suratını ateşler kaplamıştı.
Yaşlı adam, misafirini yatırmak için acele ediyordu. Ona birkaç lokma ikram edip sedirdeki yatağını hazırlarken: “bugün soba yakamadım evladım, dedi. Ama bu yorganlar seni ısıtacaktır.”
Ev sahibi, yıllar önce vefat eden eşiyle paylaştıkları odaya geçerken, antikacı da tiftikten örülen battaniyelerin arasına gömüldü. Ancak bütün yorgunluğuna rağmen uyuyamıyordu. Ertesi gün gitmeden önce ne yapıp yapıp o iskemleleri almalı, bunun içinde iyi bir senaryo uydurmalıydı. Mesela hayatını kurtarmasına karşılık ihtiyara birkaç koltuk satın alabilir ve eskimiş olduğu bahanesiyle dışarıya çıkarttığı iskemleleri, çaktırmadan minibüsün arkasına atabilirdi. Hatta onları kaptığı gibi kaçmak bile mümkündü. Hatta onları kaptığı gibi kaçmak bile mümkündü. Yürümeye dahi mecali olmayan ihtiyar, sanki onun peşinden koşacak mıydı?
Genç adam, kafasındaki fikirleri olgunlaştırmaya çalışırken dalıp dalıp gidiyor ve rüzgârın sesiyle uyandığı zamanlar, kaldığı yerden devam ediyordu. Bu arada yaşlı adamın sabah namazına kalktığını farketmiş, hatta hayal meyal olsa bile odun parçaladığını duymuştu. Gözlerini açtığında, onun kuzine üzerinde çorba pişirdiğini gördü. Yattığı yerden başına gelenleri düşünürken, iskemleleri hatırladı. Hafifçe doğrulup çevresine baktı: aman Allahım..! Antikalardan hiç biri ortada yoktu.
İhtiyar kurt, akşamki planını hissetmiş ve belki de uykudaki konuşmasını duyarak onları emin bir yere kaldırmıştı. Sakin görünmeye çalışarak:
“İliğim kemiğim ısınmış, dedi. Çorbanız da ne güzel koktu doğrusu. Ama akşam ki iskemleleri göremiyorum.”
Yaşlı adam, odanın köşesine yığdığı iskemle parçalarından birini daha sobaya atarken:
“İskemle dediğin dünya malı be evladım, dedi. Biz misafirimizi üşütmeyiz.
Alıntı

4 Şubat 2012 Cumartesi

KLİPLERİMİZ

Umut Mürare'nin son albümünden diğerleri gibi güzel bir parçaya klip hazırlamak nasip oldu. Umarım keyifle dinlersiniz...
Bu arada her zaman Mynet Videoya yükleyip oradan paylaşıyorduk. Ancak bu kez nedense Mynet Klibe onay vermedi mecburen youtube'den yüklemek gerekti..

3 Şubat 2012 Cuma

HAYIRLI KANDİLLER

Mübarek Mevlit Kandilinin Tüm İslam Alemine Hayırlar Getirmesini Diliyoruz...