14 Mayıs 2010 Cuma

CANOGLAN'IN KAVALI


Bir varmış, bir yokmuş,
Allah'ın kulu kocaman bir tarladaki buğdaylardan çok-muş,
Biz bilmeyiz Allah bilir yarattığı kulun yapısını,
Açalım yeni bir masalın kapısını.
Herkes ömrünce yaşayıp göçer,
Bize mi verecekler dünyanın tapusunu?
Ülkelerden bir ülkede, köylerden bir köyde Canoğlan adında bir çocuk yaşarmış. Canoğlan, annesine bakar, küçük yaşına rağmen çobanlık yaparak evin geçimini sağlarmış. Çobanlıktan kazandığını anasıyla birlikte yermiş. Zaten kazancı çok azmış. Ancak karınlarını doyurabiliyorlarmış. Hatta bazen aç kaldıkları bile oluyormuş; ama Canoğlan çobanlığı severek yapıyormuş. O, koyunları koyunlar da Canoğ-lan'ı çok seviyormuş.
Canoğlan her sabah koyunları, kuzuları toplar dağlara götürürmüş. Akşama kadar yemyeşil otlardan doyasıya yinen koyun ve kuzuları akşam olunca gene biraraya toplar, köye getirirmiş.
Canoğlan o kadar koyunla nasıl baş eder, onları nasıl toplarmış? Elbette kovalıyla. Kavalını üflediğinde dağlarda yayılan, her biri bir tarafa giden koyunlar, hemen onun yanında toplanırmış. Köye girene kadar Canoğlan kavalını üf-ler, koyunlar da sıra hâlinde onu köye kadar izlermiş.
Günlerden bir gün Canoğlan, yine koyunlarını toplamış, dağlara götürmüş. Koyunlar akşama kadar yayılmışlar. Canoğlan onları toplamak için güzel güzel nağmelerle kavalını üflemeye başlamış. O sırada küçük bir kuzu kayaların üzerinden sıçrarken ayağı iki kaya arasına sıkışmış. Kuzu kendi diliyle; "Me, me!... Beni kurtarın." diye bas bas bağırı-yormuş. Canoğlan hemen yardıma koşmuş ama kuzuyu kurtarayım derken kavalını düşürmüş. Kaval kayalardan aşağıya yuvarlanarak gitmiş.
Kuzuyu kurtarmış ama kavaldan da olmuş. Kavalın sesini duyamayınca koyunlar tekrar dağılmaya başlamışlar. Canoğlan, onları zorla toplamış, köye getirmiş ve teslim etmiş.
Canoğlan çok üzgünmüş. Çünkü yeni bir kaval alacak parası yokmuş. Bir ağacın altına oturmuş ve ağlamaya başlamış. Kaval olmazsa çobanlık yapamaz, çobanlık yapamazsa da ne kendisinin ne de annesinin karnını doyuramazmış. ra kara düşünürken arkadaşı Ahmet gelmiş yanına.
- Ne oldu Canoğlan, niye ağlıyorsun? diye sormuş.
- Kavalım kayalardan aşağıya yuvarlandı, artık çobanlık yapamayacağım, demiş üzgün üzgün Canoğlan.
-Yenisini alırsın Canoğlan. Niye üzülüyorsun?
- Alamam, kazandığım ancak karnımızı doyurmaya yetiyor.
Ahmet, bir an düşünmüş sonra Canoğlan'a;
- Ben de sana hediye alırım, demiş.
- Senin paran var mı ki? diye sormuş Canoğlan.
- Birkaç aydır harçlığımı biriktiriyordum; bekle şimdi gelirim! demiş Ahmet koşarak gitmiş. Az sonra elinde paralarla geri dönmüş. Paraları Canoğlan'ın avucuna bırakmış.
Canoğlan;
- Bunu alamam, kim bilir aylardır ne almak için biriktiriyordun, demiş.
Ahmet;
- Senin ihtiyacın görülürse daha mutlu olurum, diye karşılık vermiş.
Birlikte köyün bakkalına gitmişler. Canoğlan'a iyisinden bir kaval almışlar. Ahmet ona bir de kocaman şeker almış. Canoğlan bu cömert arkadaşına nasıl teşekkür edeceğini bile içinden şöyle demiş: "Cömertlik ne güzel şey. Benim aram olursa ben de cömert olacağım."
Canoğlan evine doğru yola çıkmış. Bir yandan da elindeki kocaman şekere bakıyormuş. Hemen açıp yemeyi istemiş. Yolda durmuş. Şekeri tam açacakken annesi aklına gelmiş. "Bugün yiyeceğimiz yoktu. Anneciğim açtır şimdi." diye düşünmüş. Koşarak bakkala geri dönmüş.
- Bakkal amca elimdeki şekeri versem bana ekmek verir misin? diye sormuş.
- Olur Canoğlan, elindeki şekeri ver, ekmeği al, demiş bakkal.
Canoğlan'a ekmek vermiş. O da sevinçle koşarak evine gelmiş. Açlıktan midesi guruldamaya başlayan annesi, ekmeği görünce Canoğlan'ın boynuna sarılmış.
Canoğlan, şeker yerine ekmek aldığı için çok sevinmiş. Ben de cömertlik yaptım diye düşünmüş. Demek ki cömert olmak için çok param olmasına gerek yok, diye düşünmüş. Annesini sevindirdiği için kendi kendiyle gurur duymuş. O gün Canoğlan huzur içinde, yatağına yatmış.
Arkadaşı Ahmet'in yaptığı iyiliği hayatı boyunca unutamayacağını düşünmüş.
Yorgunluktan kapanan gözlerine karşı koyamamış ve tatlı bir uykuya dalmış.
Sema MAraşlı - Baba Bir Masal Anlat

Hiç yorum yok: