30 Eylül 2013 Pazartesi

Kendine Bir İyilik Yap: Konforunu Feda Et, Konumuna Değer Kat



İnsanları gerçek anlamda iyiliğe ulaştıracak olan temel ahlak özelliklerinden birisi “fedakârlıktır”. Gerçek anlamda fedakârlık; insanın Allah rızası için değer verdiği şeylerden hiç düşünmeden ve seve seve feragat edebilmesi, vazgeçebilmesidir.

Bir gün pencereden baktınız. Çok sevdiğiniz bir arkadaşınızın evinde yangın çıkmış. Ya da her yeri sel almış, herkesin evi sular altında kalmış, yardım isteyenlerin sesleri kulaklarınız­da yankılanıyor. Yahut Suriye'den gelen bir mülteci ailenin sizin yaşlarınızdaki çocukları bu kışın ortasında sadece bir gömlek ile ayak­larında çorap dahi olmadan yaşamak durumundalar. Siz pencereden bu tabloyu seyredip, sıcacık odanızda, hazırlanan kahvaltıyı yiyip çayınızı yudumlamaya devam ediyorsunuz, ilerleyen dakikalarda bu zor durumların nereye varacağım düşünmeden. Siz rahatsınız ya, mühim olan bu çünkü. Ertesi gün okulunuza kalın paltonuzla gide­rek, yüzünde bandaj sarılı vaziyette olan arkadaşınızı görünce "nasıl yandı eviniz de öyle, geçmiş olsun çok üzüldüm" deyip oturursunuz sıranıza. Kim bilir selden dolayı tahrip olunca, belki gidecek bir oku­lunuz da kalmamıştır artık...

Buraya kadar yazılanları okuyunca "hayır bu gidişatta bir yan­lışlık var* dediniz değil mi arkadaşlar? Zira yaratılmışların hayırlısı olan, Rabbinin kendisine sürekli merhamet nazarı ile baktığı, iyi­likler ihsan ettiği ve bu güzellikleri de başkaları ile paylaşması için verdiği insan, eğer böyle bir davranış sergilerse durum çok acıklı demektir. Çünkü bencillik insanın kendine hapsolmasıdır. Eline geçen her şeyi bu hücreye tıkar bencil insan. Eline geçen her şeyi toprağa gömen, ölünce de o şeylerin yanma gömülmeyi isteyen in­sanın misali, durumu çok abestir. Bu mahkûmiyetten kurtulmadık­ça insanın ne kendine bir hayrı olur, ne de başkasına...

O halde başta kendimize ve akabinde başkalarına bir yararımız olsun istiyorsak, sahip olduğumuz, en kıymetlilerimiz addettiğimiz her ne varsa, bunları toprağa gömmek istemiyorsak paylaşmayı ve başkalarının iyi olması için sahip olduklarımızı feda edebilmeyi, isteklerimizden vazgeçebilmeyi ahlak haline getirmeliyiz. Bunu ya­parken zaten sahip olduklarımızın bize ait olmadığını, emaneten verildiğini unutmazsak hedefe daha kolay ulaşabiliriz.

Rabbimiz "Sevdiğiniz, şeylerden infak edin­ceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. ' A!i İmran Suresi, 92. ayet) buyurarak gerçek fedakârlığın na­sıl olması gerektiğini açıklıyor. İnsanları gerçek anlamda iyiliğe ulaştıracak olan en temel ahlak özelliklerinden biri "fedakârlıktır". Gerçek anlam­da fedakârlık; insanın Allah rızası için değer verdi­ği şeylerden hiç düşünmeden ve seve seve feragat edebilmesidir. Sonsuz güç sahibi Yüce Rabbimiz için gerektiğinde her türlü zorluk ve sıkıntıyı göze alabilmesi, bu konuda elinden gelenin en fazlası­nı yapabilecek şevk, azim ve iradeyi kendisinde bulabilmesidir. Kendi menfaatleriyle, Allah rızası arasında seçim yapması gerektiğinde kendi çıkar­larından vazgeçebilmesi, bu uğurda maddi manevi her türlü özveride bulunabilmesidir. Fedakârlığın zirvesine ise en çok önem verdiğiniz şeyi feda et­tiğiniz, en çok sevdiğiniz şeyden vazgeçtiğiniz za­man ulaşabilirsiniz.

Her insanın içinde başardı ve önde olma, ya­tırım yapma, sevme ve sevilme gibi arzular vardır arkadaşlar. Mühim olan bu istekleri doğru yönlen­direrek bu dünyada ve ahirette kazananlardan ol­maktır. Başarılı ve önde olmak isteyen boş zamanını dersleri için sarf ederek ilerde önemli bir meslek sahibi olup başarılı, çok yatırım yapan, hep kazanan birisi olmayı amaçlarsa bu isteğini yanlış yönlendirmiş olur. Ama ahlakça en önde olmayı hedefler, Allah'ın verdiği akıl nimeti de «umarım iyi değerlendirerek başkalarına yardım etmeye de fırsat bularak- derslerine çalışmaya devam eder-, meslek sahibi olunca mesleğini insanlık yararım kullanmayı, kazandıklarını paylaşarak ahiret yurduna yatırım yapmayı niyetine alırsa, iste o zaman ruhu da, bedeni de, zihni de ferah bulmuş, dünyası da ahireti de kurtulmuşlardan olur.

Unutmayalım arkadaşlar! Hayata gözlerimizi açtığımızda kulağımıza fısıldanan ezan sesi, do­kusunda 14 asırlık bir fedakârlık destanını taşır. O halde bizlerin de ibadet hayatımızın düzgün olma­sı için yapacağımız fedakârlıklar, gelecek nesillerin daha yaşanılabilir bir dünya ile buluşmalarına ze­min hazırlayacaktır.

Bugünden itibaren, kendimize bir iyilik yap­mak için kendimizden çok kendimiz dışındakileri düşünmeye başlayalım sevgideğer okurlar. Esen kalınız...

Ribat Dergisi Ailemiz Çocuk | Şubat 2013

Hiç yorum yok: