
Oyun (hayat) devam ederken her birimiz üstümüze
düşen rolü icra ederiz. Oyun bittiğinde hepimizin kapatılacağı kutu aynıdır,
aynı tabut, aynı toprak ev...
Peki, bu oyunculardan geriye kalan nedir?
Onların şanı şöhreti mi? Malı mülkü mü? Ne?
Kim bilir, belki bunların kaldığını düşünenler de
olabilir, ama gerçekte bunlar mıdır?
Eğer mal mülk diye düşündüğümüz han apartman gibi
şeylerse, bunların da bir ömrü yok mudur dersiniz?
Eğer ondan kalan tarla ise, onun diye bilinen bu
tarla yeryüzünün en küçük mikyastaki bir parselinin çevresinin insan eliyle
çektiği bir çit değil midir?
O çit çekilmeden önce ve o çit oradan kaldırıldıktan
sonra da, o parsel zaten orada durmuyor muydu? Öyleyse o çite biçilen değer ne
olabilir?
O tarlanın üzerinde uçan bir kuş, ya da arı için o
çitin anlamı nedir acaba?
Hayatımız devam ederken bize önemli görünen her ne
varsa, son nefesimizi verdiğimiz anda acaba onların her biri gene aynı önemde
görünmeye devam eder mi?
Yoksa son nefesimizi verdiğimiz anda onlara verilen
önemin mikyası değişir mi?
Hem de nasıl, diyorsunuz değil mi?
Evet, hem de nasıl...
Mal, mülk, şan, şöhret., bir anda sıfırlanmaz mı?
Peki, onlardan geriye bir şey kalmaz mı?
Burada, İmam Gazali'nin bir tümcesine yer vermenin
sırasıdır. O, şöyle söylüyordu: bugün hayatınız sona ermiş, fakat yalvarıp yakarıp
bir gün daha istemişsiniz ve o gün size bahşedilmiş; işte o gün, içinde
bulunduğunuz o son gün ne yapacak idiyseniz, her gün onu yapın!
Bu cümleye dayanarak biz de diyoruz ki, her gününü bu
son günün içinde bulunuyormuş bilinciyle geçiren birinin kendisinden sonra bu
dünyaya bırakacağı emanet, o son günde işlenen edimlerin toplamıdır.
Zafer Dergisi, Eylül 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder