O DİYARIN SAKİNLERİNİN rehberi olan Hz. Peygamber (s.a.v.) yetiştirdiği ashabına Kur'an-ı Kerimi muhatap kılmıştı. O diyarın sakinlerine "Kur'andan İslâma geçen nesil" desek yeri vardır. Kur'anın tamamına iman etmiş olan bu nesil, öyle bir seviyeye gelmişlerdi ki, Peygamberlerinin yüzlerine utançlarından dolayı fazla bakamazlardı. Başlarını kaşıyacak olsalar, Peygamberimizden bir şey duymuşlar veya ondan bir şey görmüşlerse ona göre kaşımak isterlerdi.
İşte böyle bir nesil için Yüce Resûlümüzün hassaten tavsiyede bulundukları bazı Kur'an sureleri üzerinde durarak, tavsiye edilen bu sureleri çok kısa olarak sizlere arzetmek istiyoruz.
O DİYARIN SAKİNLERİNE TAVSİYE EDİLEN SURELERDEN OLAN MÜLK SURESI
Peygamberimiz (s.a.v.) buyururlar : "Kur'anda otuz ayetten ibaret olan bir sure, bir ad ama şefaat etti. Neticede o adamın günahları bağışlandı. Bu sure "Mülk suresidir" . (Tirmizi)
Hz. Peygamberin ashabından biri, çadırını bir kabrin üzerine kurdu ve kendisi orasının kabir olduğunu zannetmiyordu. Birden Mülk suresini okuyan bir insan çıktı. Mülk suresini sonuna kadar okudu. Bunun üzerine o çadırı kuran adam, Hz. Peygambere gelerek: - "Ey Allah'ın Resûlü. Çadırımı kurdum ve orasının kabir olduğunu aklımdan geçirmiyordum. Birden orada Mülk suresini . okuyan bir insan belirdi ve bu sureyi sonuna okudu." Peygamberimiz buyurdular ki:
-"Bu sure, önleyici ve kurtarıcıdır. Onu kabir azabından kurtarır." (Tirmizi)
Sevgili Peygamberimizin Mülk suresini okumadan uyumadığı rivayetler arasındadır. (Tac)
Mülk suresi hakkındaki bir başka hadis, çok dikkat çekicidir:
İbn Abbas, adamın birine şöyle diyor : "Sana bir hadis müjdesi vereyim ki onunla sevinesin. O Tebareke suresidir. Tebareke (Mülk) suresini oku, onu ailene, bütün çocuklarına ve komşunun çocuklarına öğret. Çünkü o sure kurtaran ve tartışandır. Kıyamet günü Allah'ın huzurunda onu okuyan kişiyi müdafaa eder, tartışır ve okuyan kişinin Cehennem azabından kurtarılmasını ister. Peygamberimiz (s.a.v.) : Mülk suresinin ümmetimden her kişinin ezberinde olmasını isterdim, buyurur." (İbn Kesir Tefsiri. Mülk suresinin tefsiri kısını)
Tenbih: Mülk suresini sadece okumak veya ezberlemekle yetinmemeli, asıl olan onun taşıdığı manayı ve mesajı kavramalıdır.
Mülk suresi üzerinde dikkat çekici bir başka habere kulak veriyoruz : "Mülk suresi Yüce Rabbimizin huzuruna çıkar ve şöyle der : "Ey Rabbim. Falanca kulun kitabının arasından bana tutundu, beni öğrendi ve beni okudu. Ben onun içindeyken sen kendisini ateşe atar, yakar ve azaba düçar eder misin? Eğer bunu yapacaksan, beni kitabından sil at. Rabbimiz buyurur : - "Git. Ben onu bağışladım ve seni onun için şefaatçi kıldım."
İbn Abbas diyor ki: Resûlullah bu hadisi söyleyince küçük büyük, efendi köle herkes bu sureyi öğrendi ve Resûlullah bu sureye "kurtarıcı" adını verdi. (İbn Kesir Tefsiri. Mülk Suresi.)
Öyle bir ağız ki Mülk suresini okur, anlar ve anlatır. Öyle bir göğüs ki Mülk suresini içinde saklar. Üyle bir ayak ki Mülk suresiyle ayağa kalkar ve gerekeni yerine getirir. Ve öyle bir müslüman ki Mülk suresinin mesajını aldıktan sonra, onun için
0 Diyarın Sakinleri Allah uğrunda cihad etmeden rahat edemez.
Müslüman halkımızın ezberlediği ve bir türlü mana ve mesajını kavramak istemediği, sadece kabirlere mahkum edildiğini zannettiği bir başka sure ise Yasin suresidir.
Bir insanın kalbi ne ise, Yasin suresinin Kur'an'daki yeri odur.
"Her şeyin bir kalbi vardır ve Kur'anın kalbi de Yasin'dir. Her kim Yasin suresini okursa, Allah ona, bu sureyi okuması sebebiyle Kur'anı on kere okumuş kadar sevap yazar." (Tirmizi)
Tensih: Kelime-i Tevhidin kazanılması kelimeleri okumak değil, o kelimelerin ne manaya geldiğini kavramak ve inanmaktır. Kur'anımızı da aynen böyle okumalıyız. Okumak, anlamak ve yaşamak. Eğer biz müslümanlar sadece ve sadece namazlarımızda okuduğumuz kısa surelerin emrettiği bir hayata adım atsak yine üstün gelecek olan bizleriz. Namazlarımızda Rabbimize söz verir, namaz dışı hayatımızda Rabbimize karşı geliriz nedense.
Mesela, Fatiha suresinde de günde 40 defa "Bizi yahudileştirme, hıristiyanlaştırma" diye Rabbimize niyaz ederiz, namazdan çıktıktan sonra Yahudi ve Hristiyanın ortaya koyduğu hayatı hayat kabul ederiz. Eğer namaz kıları bir insan Fatihadaki isteğinde samimi olsaydı, A.T.'den, I.M.F'den medet ummayacaktı.
Eğer her yatsı sonu kıldığımız Vitir namazındaki Kunut dualarının şuurunda olsaydık, facirlerin, fasıkların peşinden gitmiyecektik. Her akşam Rabbimize Kunut duasında deriz ki : Ve netrukü menyefcürük : Fasıkları, facirleri terkederiz. Sabahleyin ise terkettiğimiz insanların sürdükleri lokomotife vagon oluruz: İşte gerek Mülk suresini ve gerekse Yasin suresini de sadece okumakla değil, ortaya- koyduğu hakikatlara kulak vererek, manasını çözerek, bizlere hangi sahada hangi kulluk görevi veriliyorsa onu anlayarak okumalıyız.
Bunu söylerkende Kur'an tilavetinin müstakil olarak sevapsız kalacağını demek istemiyoruz. Ölülerimize faydasının olmayacağını da iddia etmiyoruz. Gerek Ahmed bin Hanbelin Müsnedinde ve gerekse Beyhakînin Süneninde yer alan "Onu (Yasin Suresini) ölülerinize okuyun" hadisini de burada hatırlatmak istiyoruz.
Dudaklarımız ayetleri okurken, kalblerimizde onu idrak etsin, zihnimiz manalarını anlasın demek istiyoruz. Namaza duruyor ve sure okuyoruz. Dudaklarımız sure okumakla meşgul, aklımız, zihnimiz ise dünya ile meşgul. Zamlar geliyor, çekler ödenmiyor : Allahu Ekber. Senet protesto edildi, akaryakıta zam geldi, semiallahulimen hamideh. Oğlan büyüdü, kıza harçlık yetmiyor : Allahu ekber,
İşte manayı mesajı anlamadan, Kur'anla bütünleşmeden kılınan namazlarımızın kısaca kimliği maalesef böyledir. Şimdi düşünelim bu şekilde eda edilen namazlarımız bizi kötülüklerden men edebilir mi? Böyle kıldığımız namazlarımız, rüku ve secdelerimiz bizi fuhşiyattan uzaklaştırabilirler mi?
Düşünelim ve ibret alalım ey akıl sahibi müslüman kardeşlerim. 'Son olarak tavsiye edeceğimiz üçüncü sure ise Fatiha suresidir. Yani Kur'anımızın özeti olan fatiha suresi. Ne Tevrat'da, ne İncil'de, ne Zebur'da ne de Kur'anımızın (Diğer kısımlarında) bir benzeri indirilmemiş olan sure fatiha suresidir.
Bu sure öyle bir suredir ki hangi niyetle okunursa ona şifadır. Sihri bozmak için okunursa onu bozar ve sihre yakalanmış olanlara şifadır.
Yani fatiha suresinin ele almadığı bir mesele yoktur. Çünkü yukarıda da söylemiş olduğumuz gibi Fatiha suresi Kur'anımızın özetidir.
O DİYARIN SAKİNLERİ, Kur'an'dan İslâma geçen nesildir demiştik. Gözlerini Kur'ana açtılar, hayatlarını İslâm'a göre tanzim ettiler.
Akidelerimizin sağlam olmasını istiyorsak, Kur'an okuyalım.
İmanlarımızın kuvvetlenmesini istiyorsak, Kur'an okuyalım.
Yahudilerle olan savaşta başarılı olmak istiyorsak Kur'an okuyalım.
Tağutun velayetini reddetmek istiyorsak Kur'an okuyalım. Her türlü hastalıktan kurtulmak istiyorsak, Kur'an okuyalım.
İktisadi hayatımızda bolluğa erişmek istiyorsak Kur'an okuyalım. Ancak, Kur'anı, Peygamber ve ashabı nasıl okumuş ve nasıl anlamış ve nasıl yaşamışsa, öyle okumaya çalışalım. Hiç birimiz Peygamberimizin kıldığı gibi namaz kılamayız, Peygamberimizin okuduğu gibi Kur'an okuyamayız. Fakat onun bizlere göstermiş olduğu usule riayet edersek, bizler de Kur'an'ımızdan en üst seviyede istifade etmiş oluruz.
Yeter ki Kitabımızı kadavra haline sokmayalım. Ağzı burnu kapalı bir doktorun cenazeyi tetkik etmiş olduğu gibi, Kur'anımıza yaklaşmıyalım. Görüş ve kanaatlarımızın doğruluğunu Kur'ana tasdik ettirmiyelim. Kur'an bizim kulluk kitabımızdır. Okuyalım, anlayalım, anlatalım, yaşayalım ve yaşatalım.
Abdullah Büyük
4 Mart 2010 Perşembe
Onlar Her Zaman Kur'an'a Davet Ediyorlardı
Etiketler:
O Diyarın Sakinleri
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder