11 Nisan 2010 Pazar

SÜTÇÜ TAY


Bir varmış, bir yokmuş.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde,
Çıta gibi hızlı, gelin gibi nazlı,
Asil kanlı, güzel bir tay varmış. Yarış atlarının yetiştirildiği bir çiftlikte doğmuş, orada büyümüş. Tayın anne ve babası gençliklerinde her yarışmanın birincisiymiş. Onlar artık yaşlandıkları için gözler güzel tayın üzerine çevrilmiş. Çiftlikte ona özenle bakıyorlar, önüne çeşit çeşit yiyecekler koyuyorlarmış.
Küçük tay, zamanla bu ilgiden dolayı şımarmış, kimseyi beğenmez olmuş. Diğer taylar ona "Kibirli Tay" ismini vermişler. Kibirli Tay;
- Buranın prensesi benim, hem güzelim, hem de soyluyum. İleride yarış atı olunca hiç biriniz bana yetişemeyecek-siniz, dermiş arkadaşlarına.
Bir küçük tay daha varmış çiftlikte. Bu tayın anne ve babası yarış atı değilmiş. Bir süt arabasını çekiyorlarmış. Bakıcısı bu küçük tayı yolda görmüş ve satın almış.
Kibirli Tay, sürekli;
— Senden yarış atı filân olmaz. Burada oyalanacağına git de süt arabalarını çek, diyormuş.
Günler günleri, aylar ayları kovalamış; taylar büyümüşler, at olmuşlar ve satışa çıkmışlar. En yüksek fiyata Kibirli Tay, en ucuza da Sütçü Tay satılmış tabiî.
Kibirli Tay, ona çok para veren sahibini utandırmamış ve girdiği ilk iki yarışmada birinci seçilmiş. Fakat Sütçü Tay de ondan çok geride değilmiş. O da her zaman üçüncü veya dördüncü oluyormuş. Ne var ki Kibirli Tay, girdiği bir yarışmada hızla yere düşmüş ve sakatlanmış. Sahibi de onu artık koşamaz diye bir çöp toplayıcıya satmış. Ayağı biraz iyileşince yeni sahibi onu bir çöp toplama arabasına bağlamış. Mahalle mahalle dolaşıp çöplere atılan işe yarar şeyleri topluyormuş artık bizim kibirli.
Kibirli Tay, düştüğü bu duruma çok üzülüyormuş. Geri kalan ömrü çöp arabalarında geçmiş. Alay ettiği Sütçü Tay ise bütün yarışların birincisi, kıymetli bir at olmuş.

Hiç yorum yok: