13 Ekim 2008 Pazartesi

ÇALINAN GÖNÜLLER



Bir gazinoda solisti dinlerken kendinden geçen, ona eşlik eden, kalkıp oynayan gençlere ne anlatabilirsin? Manevi duygularını müzikle tatmin etmiş, kendini güftelerin, bestelerin seline kaptırmış gencin elinden tutabilir misin? Sen elini uzatsan da, o elini uzatır mı?

"Sevgilim" deyince birisini hatırlıyor veya hayal ediyorsa, ona İslami değerleri sevdirebilir misin?

Sabahın erken saatlerinde yollara düşen, kar kış demeyen, gişenin önünde saatlerce bekleyen, açılan kapıdan bin bir zahmetle içeri giren, tribünlerde bağırıp çağıran, oyuncuları ayakta alkışlayan, sloganlar atan, gol atıldı mı çılgınlara dönen, yanlış kararda hakeme demediğini bırakmayan, sonra karşı taraftarları öldürmeye, yaralamaya kalkışan gence hangi manevi değerleri anlatabilirsin?

Renkli lambalar, yarı karanlık bir meyhane yahut birahane, orada oturmuşlar, çerezini atıştırıp, kadehini yudumlayan, hayatın ağırlığıyla iki kat olan, ümitlerini yitiren, mazinin pişmanlıklarını, geleceğin evhamlarını hatırlamamak için içtikçe içen, her türlü düşünceye düşman olan, kadehlerde zevkini, neşesini arayan yahut sızıp yatan insana ne söyleyebilirsin?

Para kazanmanın da, harcamanın da bir zevki vardır. Bu zevk kumarda doruğa çıkar. Adam kağıda, zara yahut rulete kilitlenmiş. Kazansa, o parayla mukaddes değerlerden uzaklaştıkça uzaklaşacak, kaybetse tükenmiş olacak; böyle bir kimsenin, gönlüne, kalbine nasıl girebilirsin?

Çaldılar... İnsanları iyilikten, güzellikten, ölçüden, ahenkten çalıp, bin bir derdin içine attılar, hangisine ne diyebilirsin?

Menfaat ve eğlence insanları alıp götürmüş, hangisini kitaba, mabede, ibadete döndürebilirsin?

Oyun, yediden yetmişe oyun. Bu yaşlı bebekler ne zaman rüştüne erip, ne zaman akılları başlarına gelecek?

Aylak aylak gezene, zamanını öldürmeye çalışana, tembele, cahile ne diyeceksin?

Televizyon programları sabahlara kadar sürüyor. Seyirciler ne alıyor, ne veriyor? Kanallara tek tek bakan "Bu da olmasa zaman geçmeyecek" diyen, zamanla beraber giden, kendini bilmeyecek, bilmediği alemde çalınan ömrün hesabını verecek, hatırlatabilir misin?

Diyar diyar dolaştım, insanlara baktım, baktım!.. Bu insanlar böyle mi olmalıydı? Ne diyebilirsin?

Ey kalabalık şehirlerde yaşayan yalnız insan! Milleti senden çaldılar. Edebi, muhabbeti, dostluğu çaldılar.

HEKİMOĞLU İSMAİL

Hiç yorum yok: