Bir varmış, bir yokmuş...
Böyle başlar bütün masallar,
Biz de böyle başlayalım.
Kimi zaman övgüler dizelim iyi kalplilere,
Kimi zaman da kötüleri acımasızca taşlayalım.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde,
Nice bülbüller öter, kırmızı güller içinde.
Ben diyeyim eski zamanlarda,
Siz deyin yeni zamanlarda.
Gülleriyle ünlü güzel mi güzel bir köy varmış.
Bu köyde yetişen güller çok güzel kokarmış. Güllerin kokusu ta uzaklardan duyulurmuş. Bu öyle etkileyici bir kokuymuş ki hasta insan koklasa iyileşir, üzüntülü insan koklasa kederi gider, ağlayan çocuk koklasa susarmış.
Köy halkı da birbirinden güzel kırmızı, pembe, beyaz güllere sevgiyle bakar, mis gibi kokusunu doya doya koklarmış. Köyde bir huzur, bir mutluluk varmış. Zaten köy halkı kötülük, yalan, kin nefret nedir, hiç bilmezmiş.
Bu köyde yaşayanlar sevgi, saygı, yardımlaşma gibi bütün güzel huylara sahiplermiş. Güllerin kokusundan mı insanlar bu kadar iyilermiş? Yoksa insanların güzel oluşundan mı güller bu kadar güzel kokarmış, bilinmezmiş.
Günlerden bir gün köye iki çocuğu olan yabancı bir aile gelip yerleşmiş. Bu ailenin oturduğu evin bahçesindeki kıpkırmızı güller, birkaç gün içinde güzel kokularını kaybetmişler.
Aradan çok geçmemiş ki diğer bahçelerdeki güller de kokularını yitirmişler. Köylüler, başlarına gelen bu garip olayın sebebini bir türlü anlayamıyorlarmış. Artık köyde o mis gibi güzel kokulardan eser kalmamış.
Bilge bir köylü, köydeki bütün çocukların yalan söylemeye başladığını fark etmiş. Güller kokularını bu yüzden kaybetmiş.
O güne kadar köyde kimse yalan nedir bilmezmiş. Oysa yeni gelen ailenin çocukları çok yalan söylüyormuş. Her hâlde köyün çocuklarına yalanı öğreten de onlarmış.
Her yalanda bir gül kokusunu kaybetmiş ve sonunda bütün güller kokmaz olmuş. Çünkü yalan söylediğinde insanın ağzından pis bir koku çıkarmış. İnsanların hissetmedikleri bu koku, gülleri çok etkilermiş. Yalanın olduğu hiçbir yerde güller güzel kokmazmış.
Bilge köylü, yeni gelen aileyle tanışmaya karar vermiş. Onlara yalan söylemenin ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatacakmış.
Bir gün renklerini ve kokularını yitirmiş solgun güllerden bir demet yapmış. Yeni ailenin evine gitmiş. Kapıyı açan çocukların annesine gül demetini uzatmış. Kadın, şaşkın gözlerle solgun gül demetine bakmış. Sonra bilge köylüyü içeri davet etmiş. Bilge köylü, kimsenin kalbini kırmamaya çalışarak konuşmaya başlamış:
- Köydeki güller bir bir soldular. O güzelim güller artık etrafa kötü kokular saçıyorlar. Bana göre bunun sebebi yalan söylemektir. Yalan söyleyen insanlar da kötü kokan güllere benzerler.
Bilge köylü sözlerini bitirince evdeki herkes başını öne eğmiş. Kendilerini etrafa kötü kokular saçan güllere benzetmişler. Dışarıdan ne kadar çirkin göründüklerini düşünerek üzülmüşler. Artık yalan söylemeyeceklerine dair söz vermişler. Verilen söz gökyüzüne yükselmiş. Köydeki bütün güllere ulaşmış. Etrafı tekrar güzel kokular sarmış.
Sema Maraşlı
5 Mart 2009 Perşembe
GÜLLÜ KOY
Etiketler:
Hikayeler
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder