7 Eylül 2008 Pazar

BİZ NE OLDUK?



Koyduk elimizdeki hüzünlerimizi,
Ellerimize bulaşan kanı silmek için,
Kalıntıları vardı ellerimizde
Arkasından koştuğumuz geçmişimizin
Bir sis bulutundaydık sanki aralandı mı gökyüzü,
Dalgın bakardık uzak bir ülkenin derin serinliği çarpardı yüzümüze, öylesine...
Her sisten sonra ilk gördüğümüzü severdik,
Gözlerimizin sözünden çıkamazdık bir türlü,
Bir sonraki sise kadar kendi sis perdemizi çekerdik gözümüze,
Rahat uyurduk belki bir süre...
Nemli mevsimleri başlardı ömrümüzün,
Bir ağlamaklı bulut olup doludizgin giderdik işimize,
Neyin değiştiğini arardık içimizde yine de bulamazdık uzun süre...
Kopup giden içimizdi sanki
Ölümsüz aşklarımızın,
Çiçeksiz cenaze törenlerinde mezar taşlarımızın
Mozaiğinin bir parçasını daha yerleştirirdik,
Kahrolurduk alabildiğine...
Değmezmiş bir değmişin ardından gelen acıya,
Böyle öğrendik biz aşkı, sevgiyi..
Ya öğretenler haklıydı ya duygularımız,
Ama her an yenildik bilerek her an bizden gitti giden
Ağlamaklı gözlerimiz uyumayı öğrendi, çaresiz..
Ve ders alamadık yaşadıklarımızdan
Hatalarımız biz oldu,
Biz ne olduk?
Alıntı

Hiç yorum yok: