1 Ocak 2009 Perşembe

HAYATIN KİTAP OLSAYDI


Bir kitap olsaydı hayatın, gönül kütüphanesinin neresine koyardın onu? Tarih kitaplarının mı, felsefe kitaplarının mı, romanın mı, şiirin mi, yoksa günlüklerin arasına mı? Göze çarpan bir yerde mi durmasını isterdin veya dikkatle bakanların bile göremeyeceği bir yere mi yerleştirirdin onu? Sık sık açıp okur muydun hayatının kitabını, yoksa sadece ayda yılda bir, tozunu silmek için mi eline alırdın? Veya büsbütün unutarak onu gönlünün hiç bakmadığın bir köşesine mi atardın? Peki, kitabını eline alan sonuna kadar okur muydu, yoksa hemen sıkılır atar mıydı?
En hüzünlü ve en sevinçli anlarında, hattâ; 'Hayatımda ilk kez yaşadıklarım.' yazısının olduğu yerlerde, kâğıdın ucunu katlayıp kitabını bırakan bir okuru görsen ne hissederdin? Senin için en zor anları gülümseyerek, en mutlu anları acıyarak ve en ilginç anları da anlamadan okuyanlara ne derdin okuyup bitirdiklerinde? Kararsız olduğun zamanlarda, sonucu yanlış tahmin edenlere veya girişeceğin işlerde akıl öğretmeye kalkanlara ne derdin? O da az gelirse, kendine acıyarak o beğenmediğin ömrün anlarını yeniden yaşamak, tamamen farklılaşarak yaşamak ister miydin? Yoksa bütün olmuş bitmişleri boş mu verirdin?
Hayatının muhtevasına değil de, kitabının inceliğine kalınlığına bakanlar olsa moralin nasıl da bozulurdu değil mi? Harflerin küçüklüğü büyüklüğü ile ilgilenenlere, üstelik cümlelerin kısalığından hoşnutsuzlara; o cümle, kelime ve harfleri yaşayan biri olarak acı acı gülümser miydin? Heyecanla sonuç bekleyenlere ilgiyle bakar mıydın okurlarken?
Hayatın bir eser olsaydı, sen edip olarak en çok hangi bölümlerini severdin? Hangi sayfalarını yırtıp atmak, hangi satırları tekrar tekrar okuyup altını çizmek, hangi cümleleri bir daha yaşamak isterdin? Ve hayatın kitap olmaktan; kitap senin hayatını anlatmaktan memnun olur muydu?
İkinci, ardından üçüncü ve dördüncü baskı yapar mıydın? Yoksa kitaplıkların raflarında yıllarca gereksiz, sade bir eşya gibi bırakır mıydın?
Hayat kitabının dış baskısına önem verir miydin? Sayfaların en kaliteli kâğıttan olmasını ister miydin? Veya saman kâğıtları kendine lâyık görür müydün?
Kapağına nasıl bir resim koyardın? Bir resmi belge mi; gülen, düşünen, ağlayan veya sırtını çevirip giden bir portre mi olurdu kitabının dış yüzünde?
Kitabına ne isim verirdin: 'Yaşadıklarım', 'Hatıralarım', 'Doğrularım', 'Yanlışlarım', 'Hayat Ne Kadar Kısaymış' veya 'Aşk ve Nefretlerimin Antolojisi' mi olurdu adı eserinin?
Ve her şeyden önemlisi, başka kitaplardan ne farkı olurdu, fazladan ne anlatırdın, farklı olarak neyi vurgulardın, neyi söylemeyi gereksiz bulup geçerdin? Muhtevası daha fazla ne öğretirdi okuyana, ne ders çıkarırdı? En güzel yeri neresi olurdu? Başlangıcı mı, ortası mı, yolunun sonu mu, hepsi mi, yoksa hiçbir yeri mi?
Ne üslupla, hangi kelimelere ağırlık vererek yazılmış olurdu? Yoksa kalp diliyle mi yazılmış olurdu hemen bütün satırları?
Hayatın kitap olsaydı, o kitabı sever miydin? Senin başucu kitabın olur muydu? Konuşurken, yazarken, hayal ederken ona not alır mıydın? Yoksa görmezden mi gelirdin, inkâr mı ederdin, utanır mıydın yaşadıklarından?
Hayatın kitap olsaydı, hayatı özetler miydi yahut sayısı bilinmeyen seri kitaplardan biri mi olurdu ömür sayfaların?
Hayatın kitap olsaydı...
(alinti)

Hiç yorum yok: