31 Ağustos 2008 Pazar

YA BİLAL, BİZİ ZİYARET ETMEYECEK MİSİN ?



Sevgisiz bir gönül, kökü ve dalları kurumuş odun olmayı bekleyen ağaçtan farksızdır. Her evin bir kapısı vardır, yürek hanesinin kapısı ise muhabbettir. Sevgiyle pişirilmeyen aş ancak mideleri doyurabilir, kal-bin ateşiyle pişirilenlerse hem gözü hem gönlü ve hem de bedenleri doyurur.

Karşı cinse duyduğunuz aşk, dönülmez yollara, çoğu zaman da uçurumlara götürür. Sınırları zorlayan istek ve arzu, kontrol mekanizmasını ortadan kaldırır. Beşeri aşkta haram ve helaller göz önünde bulundurulmadığı için iki tarafı da felakete sürükler.

Birbirlerini Allah (c.c.) ve Rasülü (s.a.v.)'nden daha fazla seven aşıklar kavuşamazlar, kavuşsalar da anlaşamazlar. En azından içinde yaşadığınız topluma bakarsanız bunu açık ve net bir biçimde görebilirsiniz. Birbirlerine aşırı derecede bağlanan aşıklar bir araya gelemezler. Dıştan görünen sebepler genelde ailelerin onay vermediği şeklinde ortaya çıkar, sonuç hüsrandır.

Oysa asıl sebep; muhabbet nehrinin yanlış mecraya yönlendirilmesinden dolayı, Yüce Kudret tarafından ikaz edilmeleri, anlamadıkları takdirde de ondan mahrum bı-rakılarak cezalandırılmalarıdır. Dünyayı, malı, makamı ve şöhreti ya da karşı cinsi Allah (c.c.)'tan daha fazla seven-ler bu arzularına ulaşamazlar, ulaşsalar bile bu, onları felakete sürükleyen bir sebep olur.

Diğer taraftan birbirlerini (ukba sevgisini hesaba katmadan) arzulayanlar kavuşsalar da bu birlikteliği devam ettirmeleri mümkün değildir. Çünkü insanüstü bir sevgiyle bağlandığınız maşukun gün geçtikçe beşeri zaaflarını görecek ve bağlılığınız yavaş yavaş zayıflayacaktır. Sonuçta anlaşmazlıklar büyüyerek tahammül edilmez boyutlara ulaşacak ve en önemli direk olan saygı direği yıkılarak, nihayet ayrılık kaçınılmaz olacaktır. Hayatınıza bir göz atın; neyi, Sonsuz Kudret Sahibinden daha fazla sevmişseniz, ondan mahrum bırakıldığınızı görürsünüz.

Allah (c.c.) için bir araya gelenlerse, Yunus'un ifadesiyle; "Yaratılanı Yaratandan dolayı severler." Siz bir in-sansınız ve değerlisiniz fakat karşınızdakiler de insandır, en az sizin kadar belki sizden daha fazla kıymetlidir O'nun katında. İkili ilişkilerinizde her şey O'nun rızası için olunca, O'nun rahmet ve ülfetiyle aranızdaki muhabbet bağı daha da kuvvetlenecek, sonuçta sevginiz, İlahi aşka götüren bir yol olacaktır.
Sevgi insanlar arasındaki öyle bir bağdır ki, hem dün-yada ve hem de ukbada devam eder. "Birbirinizi sevmedikçe gerçek mü'min olamazsınız." buyurur Gönüller Sultanı. Sevin, tüm Müslümanları sevin. Cennette de beraber olacağınız insanlardan uzak durmayın. Eğer mü'minlere en başta öğretilenlerden biri de sevgi olsaydı, kendi metoduyla çalışmayanları dışlayan hatta tekfir edecek dereceye kadar çıkan cemaat fertleri oluşmazdı.

Mevlâna’nın tabiriyle; gönlünüzü bütün insanlığa açın. Sevmediğiniz insanların, Kâinatın Rabbini ve O'nun elçisini tanıması için bir çabanız olur mu? Gönül âleminiz muhabbetiniz nispetince genişleyecektir. Temâşâ ettiğiniz güzellikler o oranda çoğalacaktır.

Gerçek sevgiyi tesis edemeyen toplumlar hümanizm oyalaması ile kendi kendilerini kandırmaya çalışırlar. ABD ve Batı toplumu büyük bir çıkmazın içinde bocalamakta. Muhabbetin kaynağına inemeyenler hümanizm (insan sevgisi) üzerinde yoğunlaşarak güya toplumu ayakta tutmaya çalışıyorlar. Oysa sevginin kaynağı ruhtur, ruhun gıdası da onu yaratan Rabbinin sevgisidir. Batı toplumunda insanlar birbirlerini seviyormuş gibi görünerek âdeta rol yaparlar. Çoğu defa da sözler, hal ve hareketler sırıtır kalır. Çünkü hiçbir taklit aslının aynısı olamaz. Allah (c.c.) ve Peygamber (s.a.v.)'den habersiz toplumlarda bir tek sevgi aracı vardır; o da paradır, maddiyattır.

Müslüman toplumlarda ise, inancın zayıfladığı devrelerde onun yerini yanlış âdet ve görenekler doldurur olmuştur. Özün-deki sevgiyi aslıyla göstermenin zül sayıldığı toplumlarda kupkuru bir saygı ifadesiyle onun yeri doldurulmaya kalkışılmıştır. Bugün hâlâ büyüklerinin yanında konuştuğu için veya çocuğunu sevdiği için aşağılanan insanlara rastlamaktayız.

Orta yaşlı bir tanıdığımın anlattıkları hâlâ kulaklarımda çınlamakta; “Ben, bu yaşıma geldim ama hiçbir zaman annemden ya da babamdan "Yavrum, evladım!" diye sevgiyi ifade eden bir söz duymadım. Her ebeveynin evlatlarını sevdiği gibi onlar da beni seviyorlardı ama hiçbir şekilde bunu bana belli etmediler. Sevgi eksikliğini bu yaşımda hâlâ hissediyorum."

“Seni seven kimseye, sen de ona olan sevgini bildir. Çünkü bu, sevgiyi daha da sağlamlaştırır." buyurur, Sevgililerin Efendisi. (Müslim) Muhabbetinizi yüreğinize hapsetmeyin, serbest bırakın onu. Allah (c.c.) için sevdiğiniz bir insana sevginizi izhar edin. Gönüllerin kanatlanmasını ertelemeyin.

Düşünün ki, çok fazla tanımadığınız birisi karşınıza çıkıp; "Ben, seni sadece Allah (c.c.) rızası için seviyorum." dese, neler hissedersiniz? Ruhunuzda ılık ılık duyguların depreştiğini anlamaz mısınız? Hiçbir karşılık beklemeksizin size açılan yüreğe koşmaz mısınız? İnsanlığın doruklarına tırmanmak için yücelmeye başlamaz mısınız?

Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, sevgiyle sulanan ve sevgi sözcükleri söylenen çiçekler daha gür açmakta ve daha çabuk büyümektedir. Ruhsuz sandığımız bitkiler bile sevgiyle hemhal iken, insanın sevgisiz yaşaması düşünülebilir mi?

Sahibinin arkasından ağlayan at, köpek, deve vs. bize bir şeyler anlatmıyor mu? Sevgiye belki in-sanlar nankörlük edebilirler ama hayvanlar nankörlük etmezler.

Sevgi verdiğiniz hiçbir hayvandan düşmanlık göremezsiniz.

Sevdiklerinizin kıymetini bilin, onlarla bir ve beraber olmak çok büyük bir nimettir, nankörlük etmeyin. Sevdiklerinizi kırmayın. Her kırılan şey tamir olabilir ama kırılan kalbin tamiri çok zordur, kimi zaman da imkansız gibidir. Allah (c.c.)'ın nazargâhı olan kalplere ülfet ve muhabbetle yaklaşın. Bir insana borç verirseniz aynı miktarı geri alırsınız ama ülfet verdiğiniz bir insandan kesinlikle fazlasını alırsınız...

Selam ve dua ile...

İlker Çakır

http://www.ribatdergisi.org/metinler.php?Kat_id=1299

Hiç yorum yok: