15 Nisan 2008 Salı

SIFIRÜÇ DEPREMLERİ - YASİR KAPLAN


Uygun adım yürümezlerdi ama uyardı birbiri-ne ayak sesleri...
Dostuz biz kardeşiz iyilikle onarmalıyız birbi-rimizi ve her şeyden önce de insanca olmalı ilişkile-rimiz. Birbirimize kızarken bile insanca olmalıyız. Çünkü insanca olmayan bir şey kardeşçe de olamaz.
..önceleri isimler yalındı, isimlerin önünde ya da sonunda hiçbir sıfat yoktu. İsimlerimiz yalınken her şey güzeldi, her şey tıkırındaydı. İsimlerimiz ya-lınlığını , yalnızlığını yitirmeye başlayınca dengemiz de bozulmaya başladı. İsimlerimizdeki yalnızlık bu kez bize sıçramıştır.
İnanmışsak zor şartların insanı olmayı da kabullenmi-şiz demektir. Zor şartlarda niçin eriyelim, niçin çözülelim, niçin dağılalım, biz bu şartların çocukları olmaya and içmedik mi inanmakla...
Bu insanlara inandıklarının gerçek yüzünü gösterseniz, bunu başarabilseniz,o saat dinden çıkmak isterler. Bunu yapmak da işlerine gelmeyeceği için de yapacak tek şeyleri kalıyor o da sizi dinsizlikle suçlamak...
Tüm sıfatlar tek bir Allah içindir ve tüm kurbanlar bir tek Allah içindir...
Kitabımızı yokedilebilir, silinebilir, yakılabilir sayfalardan kurtarıp; yok edilemez, silinemez, yakılamaz bel-leklerimizde saklamaya başlamalıyız şimdiden...
Yabani gül ağacını has güle çevirebiliriz...
Gül nedir bilmeyebilirdik, ne hakkımız var dikenlere kızmaya...
Allah'a düşman olduklarını açıkça ilan edenleri düşman saymıyoruz kendimize ve Allah'ın kendi düşmanı o-larak ilan ettiklerini düşman saymıyoruz kendimize... Başımıza bir şey gelmişse bundan gelmiştir, bir şey geliyorsa bundan geliyor,bir şey gelecekse de bundan gelecektir; inanın buna...
Her şey olumsuz bir kanala dökülmüş olsa bile inan-cını zedelemeyeceksin. Bildiğini, inandığını yaşamaktan geri durmayacaksın. Başkaları yapmıyor diye sen de yap-mazcalık yapmayacaksın, başkaları yaşamıyor diye sen de yaşamaktan vazgeçmeyeceksin...
Son düşenler olmayı diliyoruz, oysa ilk kalkanlar olmaya çalışmalıyız.
Kırmızıya boyamakla ham meyveyi olgunlaştıramayız. Gene bu meyvenin gereğinden fazla dalda kalıp çürümasine de göz yumamayız.
Birbirimizi sevmek ve birbirimize sığınmak demek birbirimize yük olmak, birbirimize ayakbağı olmak demek değildir asla...Birbirimizi sevmeliyiz. Birbirimize olan sevgimizi korumalıyız.
Demek zaman hep pusudaydı,demek hep aynı köşe-başlarında, hep aynı tuzaklarda yakalıyordu insanları.
İnsanlar salt bakan gözlerle değerlendiriyorlardı evreni, gören gözlerle değil.
Bir kez acıdı mı insan, acıdı mı bir kez birisine seve-mez artık onu, sayamaz artık...
O zamanlar salt çalışmak vardı, emek vardı, eylem vardı; o zamanlar salt adlar vardı, sıfatlar yoktu ve kimse-ler de birtakım sıfatlara sevdalanmıyordu daha... O za-manlar adlar yalındı ve her şey güzeldi. Herkes uyum içerisinde çalışabiliyordu.
Bir insanım kendisi işe yaramadıktan sonra, adını öğ-renmek ne işe yarar. Önce gönlünde yer vermeliydi kişi-lere sonra belleğinde... Gönlünde bir yer kapmamış birisinin belleğinde ne işi vardı?
Hayata atılmış insan şu yönden benziyordu cambaza; attığın her adımda cesur olacaksın, hiçbir zaman korkuya kapılmayacaksın. Yanlış adım atsan dahi, kendine güveni-ni asla yitirmeyeceksin cesurca telafi edeceksin. Yaptığın bir işten dolayı acaba pişman olur muyum yada bu işi yapabilir miyim diye güvensizlik içine düşmeyeceksin. Yoksa hayat yolunda dengeni kaybeder, ipten aşağı yuvarlanırsın.
Nefreti olmayanın sevgisi de olmaz.
Yıkılmaktan korkmayın, sürünmekten korkmayın. Düşmekten kaybolmaktan korkmayın. Yeryüzü cesetleri-mizle dolsa bile yarın gelip nöbeti bizden devralacak olanlar bizim cesetlerimize basarak yükseleceklerdir.
Kızmak moralimiz ve mücadelemiz üzerinde olumsuz etkiler doğurabilir. Onun içindir kızmayışımız.
Taviz özgürlüğümüzün kısıtlanması demektir.
Düşüncede afaroz olmaz. Anlayamadığınız düşünceleri hemen afaroza kalkışmayınız. Sizin yapacağınız en akıllıca iş,anlayamadıklarınızı reddetmek değil anlamaya çalışmaktır.
Allah adının unutulduğu yerde yasalar yoksullar içindir.
Erdemli ve kişilikli olunmadıkça islami faaliyet yapı-lamaz. Erdemli ve kişilikli olmanın ilk şartı ise dürüst ol-maktır. Karşımızdaki dostumuz da olsa düşmanımız da olsa onu olduğu gibi görür ve gösteririz. Başkasının iyisini kötü ya da kendi kötümüzü iyi göstermek bizden beklenecek bir hareket değildir.
İnsanların, uğruna ömür harcadıkları kelimelere uluorta saldırılamaz.
Yaşantımızı değiştirmenin yolu bilgilerimizi değiştir-mekten geçiyormuş meğer...
Vatan senin damganı vurduğun yerdir arkadaş. Vatan kendini bulduğun yerdir.
Mazi acizlerin hızırıdır. Ne zaman sıkışacak olsalar maziye sığınırlar
Sabır direniştir, sabır mücadeleden yılmamak, meydandan kaçmamak, savaşmaktır.
KENDİN YETİŞTİRECEKSİN KENDİ ADAMINI
KENDİN YETİŞTİRECEKSİN
RASTLANTILARIN BİRARAYA GETİRDİĞİ İNSANLARLA İŞ YAPILMIYOR
BU ADAMLARA LAF ANLATILMIYOR
ZATEN BUNLARIN ÇOĞUNUN GÖREVİDİR LAF DİNLEMEMEK
ELİN ÇOCUKLARINA LAF ANLATILMIYOR
KENDİ ADAMINI KENDİN YETİŞTİRECEKSİN

SÖZÜN BİTTİĞİ YERDE ZORUN İŞİ BAŞLAR.
DÜŞÜNCEDE TÜKENENLER
ŞİDDETTE VARLIK GÖSTERMEYİ DENİYOR.
SİZİN SÖZÜNÜZ BİTMİŞ OLABİLİR
AMA BİZİM SÖZÜMÜZ BİTMEDİ.
BİZ DAHA YENİ BAŞLIYORUZ KONUŞMAYA
KALK VE KUR KENDİNİ YENİDEN

Hiç yorum yok: